SOY AĞACI
ANILARI
Resul Muhammedin@'ın büyük bir cesareti vardı. Çok sayıda tehlike ve bela ile aynı anda karşılaşmış; fakat asla herhangi bir zayıflık veya korkaklık göstermemiştir. Mekkelilerin baskı ve muhalefetinin dayanılmaz hale geldiği sırada, amcası Ebu Talip şöyle demiştir: "Bütün bu anlattıkların hakkında konuşmasan olmaz mı? Kendi kendine inan, fakat başkalarıyla uğraşma. Konuşursan, ileri gelen insanları kızdırır, kendini ve hepimizi tehlikeye atarsın, o kadar." Rasulullah@ ise şöyle cevap vermiştir:
-Güneşi sağ elime, ayı da sol elime koysalar, yine yolumdan dönmem.
Bu cevap, Resulullah'ın@ sahip olduğu ilahi cesaretin en güzel ifadesidir. ( Siret Ans.1/82 )
Bedir Savasında, zamanın silahlarıyla donanmış 1000 Savaşçıdan müteşekkil bir orduya karşı iyi donatılmamış, içinde çocukların da bulunduğu 313 kişiyle karşı çıkmış, yine de en ufak bir korku veya ürkeklik emaresi görülmemiştir. Karşılarındaki bu ağır kuvvete karşı büyük bir cesaretle savaşmış ve savaşı kazanmıştır.
Savaşın ateşi içindeyken, Müslümanlar korunma ve destek için ona bakıyorlardı. Uhud savaşında, kazanılmak üzere olan zafer, bazı askerlerin hatası sonucunda kısmi bir yenilgiye dönüşmüştü. Müslümanlar, Resulullah'ın@ öldüğüne dair çıkan yanlış bir söylentinin etkisiyle, tam bir kargaşa içinde etrafa koşuşmaktaydılar. Ama o, yine her zamanki gibi sakin idi. Sadık ashabından bazılarıyla birlikte dişlerini kaybettikten sonra bile, diğer Müslümanlar, Resulullah'ın@ bulunduğu yeri öğrenerek etrafına toplanana kadar savaşa devam etmiştir. Ondan sonra da Resulullah'ın@ cesurane önderliğinde çetin bir savaşa giriştiler. Nihayet düşman, savaşın kesin sonucu ortaya çıkmadan çekildi.
Bir gün Medine'de düşmanların saldırdığı söylentisi çıktı. Halk savaşmaya hazırlandı. Yine başta olan Hz. Peygamber@ idi. Eyerini dahi takmadan, hayvanına çıplak olarak atlamış ve bütün muhtemel tehlike yerlerine sürmüştür. Sonunda hiç bir tehlike olmadığı haberiyle dönmüştür. ( Siret Ans.1/82 )
Huneyn savaşında, düşmanın ok yağmuru karşısında dine yeni girenler tam bir kargaşa içinde meydandan kaçınca, ordunun geriye kalan kısmı da telaş içinde onları takip etmişti. Muhammed@ ve sadık bazı sahabi bozulmadan direnmişti. Rasulullah@, kaçan müslümanları çağırarak yeniden savaşa teşvik etmiştir. Bu çağrı üzerine bütün müslümanlar yeniden toplanarak saldırıya geçmiş ve günün galibi olmuşlardır. Savaşa katılanlardan Bera b. Azib savaştayken kaçıp kaçmadıkları sorulduğunda;
-Evet, kaçtığımız doğru. Ancak, Resulullah'ın@ sebat ederek, yerini terk etmediğine şahitlik ederim. Allah için savaşın en kızgın anında onun yanına sığındık. Aramızdaki en cesur kimseler de onunla birlikte direnenlerdi, demiştir.. Ve Enes de Rasulullah 'ın herkesten cesur olduğunu söylemiştir. ( Siret Ans.1/82 )
Mekke fethedildikten sonra başkaldıran Hevazin kabilesinin itaat ettirilmesi amacıyla İslam ordusu Huneyn üzerine yürümüştü. Mekke den yeni müslüman olmuş 2.000 askerin de katılımıyla ordunun sayısı 12.000 kişiyi bulmuştu. Bazı müslümanlar bu sayı çokluğuna güvenerek böyle bir ordunun yenilmesinin imkânsız olduğunu söylemeye başlarlar. Zaferin Allah'ın yardımıyla mümkün olduğunu sanki göz ardı edivermişlerdi. Ne var ki henüz girdikleri Huneyn vadisinde kendilerinden bir kaç kat daha zayıf olan düşmanın ani bir baskını karşısında orduda panik baş gösterir. O güçlü ordu dağılmaya başlar. O sıcak dakikalarda bütün ordunun aksine dalga dalga üzerlerine gelen düşmana karşı koymaya çalışan bir tek kişi vardır; Hz. Muhammed.
Yeryüzünde Hakk'ı temsil ediyor olmasına rağmen, ordusunun dağılmaya başlaması karşısında hayatının en zor anlarından birisini daha yaşayan Hz. Muhammed atinin üzerinde dikilerek, "Ben Allah'ın Elçisiyim bunda yalan yok. Ben Abdülmuttalib'in oğluyum (Düşmandan hiç kaçmamış bir ecdat) bunda yalan yok1 diye haykırmakta ve bütün gücüyle müslümanların üzerine sağanak halde ok yağdıran Hevazinlilere saldırmaya çalışmaktadır. Bu arada iki yakını güçlükle zapt etmektedirler. Savaşı İslam ordusu kazanır. ( H.M. Kandehlevi 3/228 )
Kolu ve bileği nice büyük savaşlar kazanmış olan Hz. Ali (ra) diyor ki: "Bedir savaşında amansız düşman saldırıları bütün hızıyla üzerimize geldikçe Hz. Peygamber'in yanma sığmıyor, O'nu kendimize siper ediyorduk. 0, herkesten daha cesurdu. 0 gün müşrik ordusunun saflarına Hz. Peygamber'den daha yakın kimse yoktu."
Huneyn savaşında Hevazin kabilesi tarafından amansız bir ok yağmuru başlayınca pek çok müslüman savaş alanından geri çekildi. Ama Hz. Peygamber@ birkaç fedaisiyle birlikte her zaman olduğu gibi savaş alanında dimdik durdu. Allah Resulü bu sırada katırını dizginleyerek ilerlemeye çalışıyordu. Ama fedakâr sahabiler kendisine engel oluyordu. Düşman askerlerinin hedefi sadece Hz. Peygamber@'di. Buna rağmen mübarek ayağında en ufak bir sarsılma olmadı. Adamın biri bu savaşa katılan Berâ (ra) " Huneyn savaşında siz de kaçmış mıydınız? " diye sordu. Berâ (ra) da, " Evet, ama ben, Hz. Peygamber'in@ yerinden bir adım dahi geri çekilmediğini gördüm. Allah'a yemin ederim ki; savaş en şiddetli noktaya ulaştığında Hz. Peygamber'in@ yanma giderek O'na sığmıyorduk. İçimizde en cesur ve en korkusuz olanlar, Hz. Peygamber @ ve O'nunla birlikte duranlardı " dedi."
Hz. Peygamber@ hiçbir zaman kendi eliyle bir insan öldürmedi. Übey b. Halef, Hz. Peygamber'in@ en amansız düşmanıydı. Bedir savaşında esir düştükten sonra fidye vererek kurtulmuştu. Mekke'ye dönerken yol boyunca: "Her gün yulafla beslediğim evde bir atım var. Bir gün ona binerek gelecek ve Muhammed'i öldüreceğim." Ahdini tekrarlaya tekrarlaya gitti. Uhud savaşında işte o atı dizginledi ve safları yararak Hz. Peygamber'in@ yanına ulaştı. Müslümanlar araya girerek onu durdurmak istediler. Ama Allah Resulü engel oldu ve bir müslümanın elinden mızrağı alarak ona doğru fırlattı. Mızrak Übey'in boynunu sıyırıp geçti. Bunun üzerine korku içinde bağıra çağıra kaçtı. İnsanlar yarasına bakınca, "Önemli bir yara değil, niye bu kadar korkuyorsun?" dediler. Übey şöyle dedi: "Doğru, ama bu Muhammed'in kendi eliyle açtığı yaradır! - Yani bundan kurtuluş yoktur -" dedi
( Son Peygamber, Nedvi, 617 )